Sıkça Sorulan Sorular

Çocuğum 2 yaş sendromuna girdi. Ne yapmalıyım?

Öncelikle 2 yaş döneminde görülen davranış değişikliklerini bir sendrom olarak adlandırmak yerine çocuğunuzun gelişiminin bir parçası olarak görmenizde yarar var. Çocuklar 18 aylık dönemden başlayarak, kendilerini ve çevrelerini tanımaya, test etmeye başlarlar. Bir yandan kendi bireyselliklerini, bağımsızlıklarını ilan etmek isterken, bir yandan da sizden kopmak istemezler. Bu tarz ikilemlerin yaşandığı bir dönem olan 2 yaş dönemi inatçılığın ve ebeveyn-çocuk arası çatışmaların sıklıkla yaşandığı bir dönemdir. Çocuklar kendi varlıklarını kabul ettirmek için söylenilen her şeye karşı çıkarlar. Bu sayede sadece kendi isteklerini yapacaklarını size ve çevresine kanıtlamaya çalışırlar. Sürekli inatlaşan, istekleri olmayınca da bağırıp çağıran, yerlerde tepinen çocuğunuz sizin için adeta yeni biri gibidir. Birçok anne-baba çocuklarındaki bu değişime bir anlam veremezler ve nasıl bir tavır sergilemeleri gerektiği konusunda tereddüt yaşarlar.

Her şeyden önce ebeveynlerin, çocuklarının içinde bulunduğu bu dönemin, beklenen doğal bir gelişim süreci olduğunu ve çocuklarının kişilik gelişimi için gerekli olduğunu anlamaları gerekiyor. Çocuğunuz sizinle inatlaşarak ve de isteği olmayınca kavgacı bir tutum sergileyerek bir bakıma sizi ve sınırlarını test etmektedir. Sizin kurallarınızın ne kadar geçerli ve tutarlı olduğunu bilmeye ihtiyaç duymaktadır. Size önerimiz bu tarz davranışlar karşısında olabildiğince sakin kalmaya çalışın. Çok fazla bağırmamaya ya da sesinizi yükseltmemeye özen gösterin. Bunun yerine çocuğunuzun sakinleşmesi için ona zaman verin, bu süre içinde onunla ilgilenmeyin. Sakinleşince onunla konuşun, neden bazı şeylere izin vermediğinizi/vermeyeceğinizi ona anlatın. Ayrıca dikkatini başka yöne çekmeye çalışmak, bir oyuncak vermek de işe yarayabilir.

Çocuklar kurallara ihtiyaç duyarlar ve bunları zamanla uygulamayı öğrenirler. Bir bakıma kurallar çocuklar için güvenli bir çerçeve oluşturur ve onları gerçek hayata hazırlar. Bu yüzden siz de çocuğunuzun yaş, gelişim ve kişilik özelliklerini dikkate alarak evde bazı kurallar koymayı deneyebilirsiniz (örn; yemekten önce şeker yememek, akşam belirli bir saatte uyumak, gibi).

Bir diğer önemli nokta da önceden “Hayır” dediğiniz bir şeye daha sonra “Evet” demeyin. Bu hem çocuğunuzun kafasının karışmasına neden olur hem de sizin kurallarınızın tutarlı olmadığı ve bozulabileceği mesajını verir. Eşiniz ya da diğer aile üyelerinin de tutarlı davranması oğlunuzun kuralları öğrenmesi açısından önemlidir. Eğer sizin “Hayır” dediğiniz bir şeye eşiniz ”Evet” diyor ise oğlunuz bu tutarsızlığı farkedecek ve inatlaşarak, ağlayıp sızlanarak isteklerini size yaptırabileceğini deneyimlemiş olacaktır. Bu yüzden koyduğunuz kurallara bağlı kalabilmeniz oldukça önemli. Kuralların sayısından çok onlara ne denli bağlı kalındığının önemli olduğunu hatırlatmamızda yarar var.

Son olarak, çocuğunuzun artık bağımsız bir birey olma yolunda ilk adımlarını attığını ve bu dönemde birtakım çatışmalar yaşamanın çok normal olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Çocuğunuzun sizden ayrı bir varlık olarak kendini gerçekleştirmeye çalıştığını ancak sizin desteğinize de ihtiyacı olduğunu unutmayın. Çocuğunuzun istemediğiniz davranışı ile ilgili olarak onun anlayacağı şekilde konuşmak ve kuralları belirlemek, olumsuz davranışı önleme konusunda size yardımcı olacaktır. Çocuğunuz o davranışın neden yapılmaması gerektiğini ve bu davranışı yapmaya devam ederse sonucunda ne olacağını kesin olarak bilmelidir.

Çocuğumun dil gelişimini desteklemek için neler yapabilirim?

Çocukların gelişim aşamalarından birisi olan kelimeleri kullanarak bir şeyleri temsil etme becerisi genelde 12 aylıkken başlar. Ancak bu konuda birbirlerinden farklılık gösterebilirler. Anlaşılır kelimeleri kullanmaya başlama dönemi farklılık gösterse de çocukların ilk kelimelerini, tanıdıklarının isimleri, sevdikleri şeyler veya vücut kısımlarının ismi oluşturur. 18 aylıkken çocukların kelime hazinelerinde büyük bir artış yaşanır. Bu dönemde çocuklar her şeyin bir ismi olduğunu öğrenirler. Bir kelimeyi birkaç kez duyduktan sonra anlamını öğrenirler.

Bu dönemde çocuğunuzun dil gelişimini desteklemek için;

Sözlü isteklere cevap vermesini desteklemek için bazı nesneleri vermesini isteyebilirsiniz. Örneğin, “Mehmet arabayı verir misin?“ gibi cümleleri kullanın. Verirse “Aferin, çok güzel” gibi sözlerle onunla ne kadar gurur duyduğunuzu belirtin. Eğer veremezse siz yardımcı olun. “Haydi gel arabayı alalım” gibi.
Basit şarkılar söyleyin. Böylece şarkıların içindeki kelimeleri ve anlamlarını öğrenecektir.
“Burnun nerde” oyunu oynayın. Burnunuza dokunun. “Benim burnum nerde? İşte burda. Senin burnun nerde?” Burnuna dokunmasını sağlayın. Kendi burnuna dokunacak mı takip edin. Diğer vücut organları için de oyunu sürdürün.
Çocuğa okumak için her gün zaman ayırın. Büyük resimli, her sayfada 1-2 kelimelik cümleler olan kitaplar bulmaya çalışın. Okurken her sayfadaki resimleri isimlendirin, açıklayın. Sizin isimlendirdiğiniz resimleri çocuğun göstermesini sağlayın. Çocuğunuza sorun. “Bu nedir?”gibi. Başlangıçta isimlendiremeyebilir. Siz onun adına söyleyin. Bir gün gelecek sizi şaşırtıp resimdeki nesnenin ismini söyleyecektir.
Etrafındaki her nesnenin bir ismi olduğu için bu isimleri konuşmalarınız sırasında kullanın.
Kelime hazinesini genişletmek için birlikte kitaplara bakın. Kitaptan bir nesneyi isimlendirin. Ve nerede olduğunu bulmasını isteyin. Bulursa sarılın, bir öpücük verin, onunla gurur duyduğunuzu söyleyin. Eğer bulamazsa birlikte arayın. “nerde köpek?, Bu köpek mi? Hayır, bu kuş. İşte köpek” deyin. Ve resmi gösterin.
2 veya 4 kelimelik cümlelerle konuşmaya başladığında ne kadar heyecanlandığınızı gösterin. Cümlelerini genişletin. Örneğin, “elma“ dediğinde siz de ilaveler yapın. Örneğin, “evet önündeki elmayı bitirdin” ve “şimdi 1 tane daha istiyorsun.“ gibi.
Kelime hazinesini geliştirmek için çocuğunuzla sık sık konuşun. Günlük hayatınızdaki kişiler, nesneler, olaylar hakkında konuşun. Ara sıra ona da sorular yöneltin ve cevaplaması için zaman tanıyın.
Çocuklar yeni kelime öğrenirken ilk başta doğru telaffuz edemeyebilirler. Onu hemen düzeltmeye çalışmak yerine, kelimeyi tekrar edin ve “Evet bu bir araba” diyerek siz doğrusunu söyleyin. Her geçen gün kelimelerine yeni detaylar ilave edin. Örneğin, “kırmızı spor bir araba” gibi.
Televizyon izleme süresini sınırlı tutun. Mümkünse televizyonu kapatın ve onun yerine çocuğunuzla oyunlar oynayın. Çocuğunuz dili en iyi şekilde sizinle kuracağı ilişki içerisinde öğrenecektir. Onunla birebir zaman geçirmeniz ve konuşmanız önemlidir.
Çocuğunuzun dil gelişimini desteklemek amacıyla yapılan tüm etkinliklerde çocuğun farklı gelişim alanlarına da destek verebileceğinizi aklınızda bulundurarak çocuğunuzla paylaştığınız zamanların keyfini çıkarmayı deneyin. Dil gelişimi ve diğer gelişim alanlarında çocuğunuzun yaş dönemi özelliklerini öğrenmek ve bu konuda anne-baba olarak neler yapabileceğinizi öğrenmek için sitemizin Anne-Babalar İçin – Gelişimin Temel Özellikleri kısmını inceleyebilirsiniz.

Çocuğuma tuvalet eğitimini ne zaman vermeliyim?

Tuvalet eğitimi 2-2,5 yaşında başlanmalıdır. Tuvalet eğitimi, çocuğun hiç bir kimsenin yardımı ve hatırlatması olmadan, kendi kendine tuvaletinin geldiğinin farkına varıp, tuvalete gidip tuvaletini yapabilmesidir. Yani tuvalete gitme davranışını kontrol edebilmesidir. Tuvalet eğitimi, anne babanın çocuğunun çişinin geldiğini farkedip onu uyararak tuvalete göndermesi değildir.

Çocuğun bu alışkanlığı kazanabilmesi için tuvaletinin geldiğinin farkına varması, farkına vardıktan sonra tutabilmesi ve gidip yapabilmesi için, bu işlemin tümü ile ilgili organlarla (böbrek, karın kasları, sidik torbası) beyin arasındaki sinyallerin gidip gelebilmesi için gerekli gelişimin tamamlanmış olması gereklidir.

Bazı çocuklarda 4-6 yaşlarında hala sorunlar yaşanıyor olabilir. Çocuk 4-6 yaşlarına geldiğinde kendi kendine değil de başka biri “yap” deyince tuvalete gidiyor, uyarılmadığı zaman ise altına kaçırıyorsa, çözümlenmesi gereken bir sorun var demektir. Genelde çocuklar oyuna daldıklarında veya anne-babaları ile inatlaştıklarında altlarına kaçırırlar.

Bu durumlarda anne baba çocuğunun çişinin gelmesini kollar ve çocuğun hareketlerinden tuvaletinin geldiğini anlayarak “çişin geldi, haydi tuvalete git” derler. Bunun sonucunda kimi çocuk tuvalete gider ve çişini yapar, kimi çocuk ise inat eder, oyuna dalar, çişini tutar sonuçta da ya bir kısmını ya da tamamını kaçırır. Anne-baba kızar, çocuk üzülür ve bu böyle devam eder.

Bu zamanla aile ve çocuk arasında bir çatışma, çekişme haline gelir. Böyle bir durumda, haber verme görevini (çişinin geldiğini hissetmek görevini) tamamen anne-baba üstlenmiştir. Halbuki çişinin geldiğini farketmek ve gidip tuvalete yapmak çocuğun sorumluluğu ve işidir. Ancak anne-babalar huzursuzluk olmasın/çamaşırı kirlenmesin diye devamlı çocuğun peşinde gezip, ne zaman tuvalete gitmesi gerektiğini söyler.

Anne-baba çocuğa “Senin çişin gelmiştir git yap.” dediği zaman çocuğa 2 fikir verilmiş olur:

1. “Bu iş annemin ve babamın işidir.”
2. “Annem ve babam her şeyi bildiğini sanır.”

Böyle durumlarla karşılaştığımızda izleyebileceğimiz yollara bakarsak;

İlk yapılacak değişiklik, kullanılan kelimelerde olmalıdır. Çocukla inatlaşma yaratacak ifadeler yerine sorumluluğu onun üzerine veren ifadeler kullanılmalıdır. Örneğin “git bak bakalım çişin gelmiş mi?”gibi bir ifade kullanılabilir. Böyle bir ifade de çişinin olup olmadığı kararı çocuğa bırakılmıştır. Yani sorumluluk çocuktadır.
Ailenin çocuğa çişinin geldiğini haber vermenin yanı sıra, altına bez bağladığında, gece altına naylon serdiğinde tüm sorumluluğu çocuktan kendi üzerine almış olur. Böyle yaparak çocuğa “altına kaçırabilirsin, ben nasıl olsa önlemleri aldım, sorun olmayacak” mesajı verilir. Islakları çocuğun kendisine yıkattırılmalıdır. Altına kaçırdığı zaman aile “çişinin geldiğini farketmedin herhalde” diyerek ıslaklarını hemen çocuğa yıkatmalıdır.
Çocuktan ıslaklarını yıkaması istenirken kesinlikle kızgın ve sert bir ifade kullanılmamalıdır ancak kararlı olunduğu belli edilmelidir. Böylece çocuğa şu fikir verilmiş olur. “Çiş kaçırabilirsin ama sonucuna sen katlanırsın, sen temizlersin çünkü bu senin işin ve sorumluluğun.”
Çocuk altına kaçırdığı zaman utandırılmamalıdır. Genel olarak “Sen ne biçim çocuksun”, “ne kadar ayıp” gibi sözlerle kızgınlık ifade edilmemelidir. Bunun yerine yumuşak ama kararlı bir ses tonuyla ıslaklarını yıkaması gerektiği söylenebilir.
Çişi geldiğinde altına kaçırmayıp bunun yerine kendiliğinden tuvalete gidip yaptığında hemen takdir edilmelidir.

Tuvalet alışkanlığı, hayatımızdaki diğer alışkanlıklarımız gibi sürekli tekrar edildiğinde düzene girer. Anne-baba olarak tutarlı ve kararlı bir şekilde davranarak bu alışkanlığın kazanmasında çocuğumuza destek olmalıyız.

Çocuğum mastürbasyon yapıyor. Nasıl tepki vermeliyim?

Kendi kendini uyarma (mastürbasyon) davranışı çocuğun kendi cinsel organının farkına varması ve onu zevk ya da rahatlama amacıyla uyarması anlamına gelir. 3-6 yaş arasındaki dönem çocuklarda cinsel organlara merakın arttığı bir dönemdir. Çocuk mastürbasyonu yasak, yanlış ya da başkalarının yanında yapılmaması gereken bir hareket olarak öğrenmediği için herkesin içinde bunu yapabilir.

Genelde anne-babalar için çocuklarının mastürbasyon yapması tepkiyle karşılanır. Ancak çocuğun cinsel organına dokunmasını, yetişkinlerin anladığı şekilde cinsel bir davranış olarak düşünmektense haz veren bir duyum ya da bir keşif olarak düşünmekte fayda var. Nasıl ki çocuğunuz parmaklarını keşfetmeye başlıyorsa cinsel organlarını da keşfedecektir.

Eğer çocuğunuz arada sırada mastürbasyon yapıyorsa bunu görmezden gelmeye çalışın ve çok tepki vermeyin. Cezalandırmak, azarlamak, korkutmak yerine tepkisiz kalmayı ve dikkatini başka yöne çekmeyi deneyin. ‘Ayıp ellenmez, pis çocuk, ellersen/çekersen kopar, hasta olursun’ gibi sözler çocuğun utanç ve suçluluk duymasına neden olacaktır. Ayrıca yersiz yere dikkatini mastürbasyon üzerine çekmiş olacaksınız. Eğer çocuğunuz çok sık ve her ortamda mastürbasyon yapmaya başladıysa bu durum çocuğunuzun yaşadığı duygusal bir sıkıntıyla ya da hayatındaki ciddi bir değişiklikle ilişkili olabilir. Böyle bir durum söz konusu ise bir uzmandan yardım almanızda yarar var.

Erken çocukluk döneminde görülen mastürbasyon davranışı karşısında yaklaşımınızı belirlemenizde size faydalı olabilecek önerilerimiz şu şekildedir:

Çocuğunuzun mastürbasyon ile geçirdiği süreyi azaltmaya çalışın. Çocuğunuz ne kadar az sıklıkta mastürbasyon yaparsa bu davranışının zayıflaması/sonlanması da kadar kolay olur.
Çocuğunuzu mastürbasyon yaparken gördüğünüzde aşırı tepkiler vermekten kaçının. Görmezden gelin ya da çocuğunuzun dikkatini başka yöne çekmeye çalışın. Küçük çocuklar için bir oyuncak vermek ya da bir oyuna davet etmek çözüm olabilir.
Çocuğunuzun hangi zamanlarda ve ne sıklıkta mastürbasyon yaptığını gözlemleyin. Bu davranışa neden olabilecek öncül durum ve mekanları tespit etmek davranış gerçekleşmeden önlemenize imkan sağlayacaktır.
Çocuğunuzun nerede ve ne zamanlarda mastürbasyon yaptığını bilebiliyorsanız, öncesinde çocuğunuzu farklı aktivitelere yönlendirebilirsiniz. Onun ilgisini çekecek oyunlar, kitaplar, oyuncaklar, kalem-kağıt-makas faaliyetleri önerebilir, siz de ona eşlik ederek hoşça vakit geçirebilirsiniz.
Çocuğunuzun elini başka şeylerle meşgul tutmaya çalışın. Televizyon karşısında pasif bir şekilde oturması yerine elini meşgul edebileceği aktiviteler önererek aktif olmasını sağlayabilirsiniz.
Eğer çocuğunuz sıkıldığı zamanlarda can sıkıntısını gidermek için cinsel organıyla oynuyorsa, eğlenceli oyunlar önererek sıkıntısını geçirmesine yardımcı olabilirsiniz. Ayrıca sizinle keyifli oyunlar oynayan çocuğunuz sevildiğini ve önemsendiğini de hissedecektir.
Çocuğunuza tutması için, elini meşgul etmesi için yumuşak bir top ya da oynaması için başka bir şey verebilirsiniz.
Çocuğunuzun gergin ve sıkıntılı olduğu zamanlarda mastürbasyona yöneldiğini düşünüyorsanız çocuğunuzun yaşadığı gerginliği ve stresi azaltmayı deneyebilirsiniz.
Mastürbasyonu tamamen ortadan kaldırmayı çalışmak yerine sadece kendi başına kaldığında yapabileceğini çocuğunuzla konuşun.Bu sayede insan bedenin gizliliğini öğrenen çocuğunuz kendini uyarma davranışını da herkesin içinde yapmaktan vazgeçmeye başlayacaktır.

Eğer bütün çabalarınız sonuçsuz kalıyor ve çocuğunuzun mastürbasyon yapma sıklığında herhangi bir değişim gözlenmiyorsa, bu davranışın altında yatan başka bir takım nedenler olduğu düşünülebilir. Bu durumda bir uzman danışmanlığına başvurmanız faydalı olacaktır.

Son olarak, çocukların 6 ile 10 yaşları arasında cinsel organlarına ilgi ve merakının azalmaya başladığını, 11 yaş civarı ergenlik döneminde ise yeniden artabileceğini hatırlatmamızda yarar var.

Çocuğum yemek yemek istemiyor. Ne yapmalıyım?

Çocuğun yemek yemek istememesinin birçok nedeni olabilir. Bunlardan bazıları hakkında sizi bilgilendirmek istiyoruz. Ancak bu nedenlerden hangisinin çocuğunuz için geçerli olduğunu anlayabilmeniz için hangi zaman ya da durumlarda çocuğunuz yemek yemek istemiyor bunları gözlemlemenizi öneririz. Bu sayede bu zorluğun nasıl üstesinden gelebileceğiniz hakkında bazı ipuçları yakalayabilirsiniz.

Çocuğun yemek seçmesinin olası nedenlerine bakacak olursak;

Çocuğun tabağına yiyebileceğinden fazla yemek konduğunda da yemeyebilir. O nedenle tabağına yiyebileceği miktarda koymalı ki sorunlar yaşanmasın. Yemeğini bitirdiğinde çocuğu “aferin yemeğini bitirmişsin” diyerek takdir edebiliriz. Çocuğa istediğinde tekrar alabileceği söylenebilir.
Yiyecekler çiğneyemeyeceği büyüklükte tabağına konuduğunda da çocuk yemek istemeyebilir. Çocuğun önündeki yemek küçük parçalar halinde kesilebilir. Örneğin, çocuğun önüne bir dilim börek koyduğunda yemesi zordur. Küçük dilimlere kesilirse bu sorun halledilmiş olur.
Çocuk tabağına konulan yemeğin tadını sevmediği için yemeyebilir. Ancak çocuklar bazen yararlı olsa da bazı besinleri yememekte ısrar eder. Bu durumda çocuğu zorlamak hiçbir çözüm getirmez. Çocukların sevmediği yiyecekleri çocuğa zorla vermek yerine bu yararlı besinler farklı şekillerde verilebilir. Örneğin, çocuklar süt sevmiyorsa sütlaç yapılabilir, sütü kakao ile verilebilir ya da sütten yapılan besin olan yoğurt veya sütten yapılmış çorbalar verilebilir.
Çocuğun yorgun, uykusuz, hasta olması veya hastalığın nekahat döneminde olmasından dolayı iştahı olmayabilir. Bu gibi durumlarda çocuğun yemesi için ısrar etmemeli. Örneğin çocuk hastalığı sırasında yeterli sıvı aldıysa (su, ıhlamur, ayran ve limonata gibi) bir iki gün boyunca az yemesi sorun yaratmaz. Çünkü hastalığın bitiminde hastalık süresince kaybettiği besinleri tekrar almaya başlayacaktır.
Çocuğa zorla yemek yedirildiğinde inatlaşma olabilir. İştahsız bir çocuğun arkasından bazı anneler ellerinde tabakla koşarlar. Çocuk,“ Acıktığım zaman nasıl olsa annem benim yemeğimi yedirecek” diye düşünür. Zorla yedirmek yerine çocuğa yeterli zaman tanıyarak yiyebileceği miktarı masada yemesini sağlamaya çalışmalı. Eğer çocuk hala direniyor ve yemiyorsa kesin bir tavırla “eğer yemeğini yemek istemiyorsan masadan kalkabilirsin ancak yemek saatine kadar hiçbir şey yemeyeceksin” denilebilir. Bu davranışta kararlı olmalı. “Eyvah çocuğum şimdi aç kalacak“ diyerek karardan vazgeçilirse çocuk zamanında yeme alışkanlığını öğrenemez.
Yemek yenilen masanın temiz, bakımlı ve hoş görünmesi de çocuğun iştahını etkileyebilir. Çocukların yemek yediği ortamı daha cazip hale getirmek için masaya güzel bir örtü serilebilir, renkli peçeteler kullanılabilir vb.
Çocuklara masayı hazırlarken bazı sorumluluklar vererek yemek zamanını cazip hale getirebilir. Böylece kendi hazırladıkları masada yemek yemesi çocukları sevindirebilir.
Bazı çocuklar televizyona o kadar dalarlar ki yemek yemeyi unutabilirler. Çocuk yemek yerken televizyon açık olduğunda uzun süre televizyonu seyreder ve önündeki yemek soğur. Yemek sürecinde televizyon kapalı tutulabilir.
Yemek yenilen ortamda yaşanan gergin hava ve tartışmalar çocuğun iştahını kesebilir. Çocuk huzurlu ve mutlu olduğu zaman yediği besinler kendisine faydalı olmakta, enerji vermektedir. Bu yüzden çocuğa huzurlu bir ortam sağlamalı. Yemek saatlerini sevilen ve birlikte huzur içinde paylaşılan zamanlar haline getirebilir. Masada gün içinde herkes yaşadıkları olayları birbirine anlatabilir.

Burada saydıklarımızın dışında farklı nedenlerle de çocuğunuz yemek yemiyor olabilir. Çözüme ulaşabilmek adına en yakınındaki kişi olarak sizin gözlemleriniz ve çocuğunuzla bu konu hakkında konuşmanız sizi doğru yön verecektir.